Gülsin Onay’dan “Mecidiye Marşı”nı Dinlerken Tarihte Yolculuk

Türkiye’nin Kültür Elçisi, değerli piyanistimiz Gülsin Onay’dan Liszt’in, Giuseppe Donizetti tarafından bestelenen “Mecidiye Marşı”na yazdığı parafrazı dinlerken, insan, ister istemez tarihin yaprakları arasında yapılan bir yolculuğun parçası oluyor. Bizi, öncelikle 1820’li yılların sonuna doğru götüren bu yolculuk Osmanlı İmparatorluğu’nda Batı müziğinin ciddiye alınmaya başladığı yıllar olması nedeniyle de müzikal bir içerik kazanıyor hiç kuşkusuz. Bu dönemi irdeleyen çalışmalarıyla tarihe ışık tutan Emre Aracı’nın 12-15 Temmuz 2001 tarihlerinde Cambridge Trinity College’daki “Between Empires: Orientalism before 1600” isimli konferansta düzenlenen bir müzik gecesinde kullanılan makalesinden bazı bölümleri Türkçe’ye çevirerek 19. yüzyıla doğru hareket edelim:

Emre Aracı, verdiği bilgilerin bir bölümünde Osmanlı Sarayı’nda Batı müziğinin ciddiye alındığı dönem olarak 1920’lerin sonlarına; yani II. Mahmud dönemine atıfta bulunuyor. Aracı’ya göre bu dönem, padişah, Yeniçeri Mehterhanesi’ni kaldırıp yerine “Muzika-yı Humayun”u kurmak ve orkestrayı Avrupa standardlarına göre yeniden eğitmek üzere üzere Giuseppe Donizetti’yi İstanbul’a davet ediyor. Sonradan, Paşa ünvanı da verilen Donizetti, buradaki çalışmalarını yürütürken saraydaki hamileri için marşlar besteliyor, padişahın ailesine müzik eğitimi veriyor ve dönemin önemli müzisyenlerini Türkiye’ye getirmek için organizasyonlar da yapıyor. İşte bu müzisyenlerden biri de 1847 yılındaki İstanbul ziyareti ile anılan Liszt. Liszt’in ziyareti ve İstanbul konserleri, Osmanlı Sarayı’nda Batı müziğine karşı duyulan ilginin göstergesi olarak kabul ediliyor.

Liszt’in Istanbul gezisinin ayrıntılarını Emre Aracı’nın YKY tarafından yayınlanan “Donizetti Paşa: Osmanlı Sarayının İtalyan Maestrosu”isimli kitabından bulmak mümkün. Kitapta, Aracı, Liszt’in 8 Haziran 1847’de geldiği İstanbul’da yaklaşık 5 hafta kaldığını, eski Çırağan Sarayı, Ahmed Fethi Paşa Yalısı, Pera’daki Rus Sefareti, Büyükdere’deki Franchini Köşkü gibi mekanlarda olmak üzere hem Abdülmecid’e özel, hem de halka açık konserler verdiğini belirtiyor. Liszt’in İstanbul konserleri için özel olarak o dönem dünyanın en iyi markalarından olan Erard’ın Fransa’daki imalathenesinden bir piyano sipariş edildiği ve Liszt’in Çırağan konserlerinde bunu kullandığı; konserin ardından daha kendisi İstanbuldan ayrılmadan, piyanonun  Bay Baldagi (ya da Baltacı) adında bir şahıs tarafından, nişanlısına hediye edilmek üzere 16.000 kuruşa satın alındığı da Aracı’nın araştırmasından bize ulaşan ayrıntılar. Aracı, piyanonun satılmasıyla ilglili olarak Pierre Erard’a yazdığı mektupta Liszt’in “Piyano bu romantik kaderi, klasik vasıfları düşünüldüğünde fazlasıyla hak ediyordu” dediğini de verdiği bilgilere ekliyor.

Liszt, İstanbul konserlerinden birini 18 Haziran 1847 tarihinde Büyükdere Franchini Köşkü’nde vermiş. Bu konserin ücreti 100 kuruş olarak belirlenmiş. Liszt’in konserde hangi eserleri çaldığını da Prof. Koral Çalgan’ın “Franz Liszt ve M. R. Gazimihal’in Bir Araştırması: Liszt’in Istanbul Konserleri” isimli kitabının 64. sayfasından aktaralım; sırasıyla: 1)Andante, Lucia di Lammermoor 2) Norma. Bir tema üzerine fantezi 3) Chopin, Mazurka. 4) Schubert, Ehrlkönig. 5) Hexameron, “Puritaines”lerden bir tema aüzerine varyasyonlar 6) Macar melodileri.

Ve şimdi tekrar yazımızın başında bahsettiğimiz “Mecidiye Marşı”na geri dönelim. Liszt, İstanbul ziyareti sırasında Donizetti ile uzun vakit geçiriyor ve bu arada onun “Mecidiye Marşı”nı duyuyor. Donizetti’den notaları isteyerek eserde kullanılan temalara dayalı solo piyano için parafraz yazıyor: “Grand paraphrase … pour Sa Majesté le sultan Abdul Medjid-Khan”. Eserin adından da anlaşılacağı üzere bu yeni bir eser değil; Liszt’in Donizetti’nin yazdığı marş üzerine hazırladığı parafraz. Bu çalışma, bir yıl sonra Berlin’de Schlesinger tarafından Op. 87 sıra numarasıyla basılmıştır. Aracı’nın verdiği bilgiye göre, eserin ilk dünya kaydı 1986 yılında Reşit Mehmet Erol yapımcılığında piyanist Ergican Saydam tarafından gerçekleştirilmiştir.

Liszt’in İstanbul’daki konserleri ve yazdığı parafraz, elbette Padişahı çok memnun ediyor. Liszt’e, 12,500 kuruş değerinde pırlantalarla süslü bir kutu, Nişan-ı İftihar ve Arap harfleriyle Türkçe olarak adının kazındığı bir mühür veriliyor. Adrian Williams, “Portrait of Liszt” ismli kitabında Liszt’in Kontes Marie d’Agoult’ya yazdığı 17 Temmuz 1847 tarihli mektubuna atıfta bulunuyor ve mektupta, Liszt’in Abdülmecid’in ona çok cömert davrandığını ifade ettiğini aktarıyor.

Ve bu bilgiler ışığı altında çıktığımız tarihsel yolculuğu Gülsin Onay’ın “Mecidiye Marşı” yorumuyla sonlandırıyoruz:

Bu yazı Gülsin Onay, Klasik Müzik içinde yayınlandı ve , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın